Sunday, November 15, 2009

Vitrin'in orjinal sözleri !

Ajda Pekkan'ın çok sevilen Vitrin şarkısının gerçek sözleri aslında daha farklıymış. Sözler, kayıt öncesi apar topar değiştirilmiş ve şarkı yeni sözlerle piyasaya sürülmüş. Albüm çıkınca gerçeği öğrenen gerçek söz yazarı büyük bir şok yaşamış elbette. Bu konuyla ilgili kendisiyle minik bir söyleşi gerçekleştirdik ve bu  duygulu minyon ibne söz yazarının kendini ifade etmesine fırsat tanıdık.

EGTIC ( Every Gay That I Can ) : Şarkının sözlerinin değiştirildiğini ne zaman öğrendiniz?
DMİ ( Duygulu Minyon İbne ) : Albüm piyasaya çıktığında haberim oldu.
EGTIC: Size daha öncesinde bu revizyonla ilgili bilgi verilmedi mi?
DMİ: Hayır, kimse beni arayıp sözlerde değişiklik yapıyoruz demedi, onayım alınmadı.
EGTIC: Peki, büyük değişiklikler mi var sözlerde yoksa bir iki minik kelime ya da hece değişikliği mi? Belki müziğe tam oturmadığı için değiştirmek zorunda kalmışlardır? Olamaz mı?
DMİ: Hayır olamaz çünkü şarkının adını bile değiştirmişler. Müzikle ne ilgisi olabilir ki!
EGTIC: Ne yani şarkının gerçek adı Vitrin değil miydi?
DMİ: Hayır, benim teslim ettiğim halinde şarkının adı Girdin idi.
EGTIC: Peki neden böyle bir değişiklik yapılmış olabilir? Marketing kaygısı mı?
DMİ: Bence tamamen kompleks. Ajda Hanım önemli bir star ama bence benim sözlerim onda kompleks oluşturdu. 
EGTIC: Ne gibi bir kompleks oluşturabilir ki bir şarkı sözü?
DMİ: Yaş! Yaş kompleksi!
EGTIC: Anlıyorum. Peki kendinizi nasıl hissettiniz gerçeği öğrendiğinizde?
DMİ: Adeta tecavüze uğramış gibi hissettim. Aldatılmış, kandırılmış, tuzağa düşürülmüş ve kirletilmiş... Çok hislenerek yazdığım, kendimle dertleştiğim bir şarkıydı. Benim için önemli bir çalışmaydı. Bu şekilde ziyan edilmesine çok üzüldüm açıkçası, vermesi gereken mesajı verememiş.
EGTIC: Peki izniniz olsa, biz yayımlasak orjinal sözleri? Hem belki ulaşması gereken yerlere ulaşır şarkınız?
DMİ: Tabi ki yayımlayabilirsiniz, sanattan yoksun kalmış bir milletin hayat damarlarından bir veya birkaçı kopmuş demektir, şimdi tam hatırlayamadım ama...
EGTIC: Anlıyorum. Samimi cevaplarınız için çok teşekkür ederiz ve sansürsüz bir şekilde, sizin hissetiğiniz, içinizi döktüğünüz haliyle yayımlayacağız sözleri...

İşte Ajda Pekkan'ın en önemli hitlerinden biri olan Vitrin'in orjinal sözleri!

GİRDİN

 

İçime aldım ne varsa

Almaya çalıştım her şeyi

Aşkı da sevdiğim yarrağı da

Anlatamadım ki...

 

Hiç korkmadım sikişmekten

Kolay alınmayan penislerden

Ne boşaldım erkenden

Ne dağıldım vermekten

 

Hiç korkmadım yarraklardan

Korunmadım sokanlardan

Kalktım güvenli kucaklardan

Hep denedim

Yine de gelemedim.

 

Kendimi sakladım yarrağı büyüklere

Üstüme değil içime gelenlere

Dedim aslında Allah'ına kadar veririm

Bu götü de vereceğim ağzıma gelenlere

 


2010 İlk Bahar - Yaz Seks Trendleri

Moda, artık her alanda esintisine kapıldığımız bir rüzgar. Kıyafetler, arabalar, tatil yerleri, restoranlar... Peki ya seks? Sekste modayı ne kadar takip ediyorsunuz? İşte 2010 ilk bahar-yaz dönemi için önemli ip uçları!


-Bu yaz, yarı çıplak seks çok moda! Alışılmışın dışında, tamamen soyunuk olmamak son dönemde oldukça revaçta. Dizlere kadar inen ve çıkarılmayan şort veya pantolonlar, omuzları açıkta bırakan ince atletler veya sadece bir saat ya da bileklik... Önemli olan köylü gibi çırılçıplak kalmamanız; çıplaklığa da kontrollü bir şekilde yön vermeniz!


-Havaların ısınmasıyla birlikte yatakta seks artık yavaş yavaş yerini kanepede sekse bıraktı. Yatağa gitmek artık çok klişe. Alternatif mekanlar bu yaz oldukça trend!


-İçe boşalmak yeniden moda oldu bu sene, bir anlamda retro! Geçen sene kasıp kavuran yüz ve yüz bölgesine boşalma furyası yerini aşağılara bıraktı. İçeriye ya da hemen kalça üstüne bel bölgesine boşalma bu yazın revaçta yöntemlerinden.


-Bu yaz bir geriye dönüş de Deri'de... Deri, yeniden trend! Deri yelekler, deri aksesuarlar bu yaz dolaplardan geri çıkıyor beyler.


-3some oldukça demode bu yaz. Onun yerine çapraz eşleşmeler tercih ediliyor. 4 kişinin aynı yatağı paylaştığı, çapraz eşleşilen aktiviteler bu yaz 3some'a göre çok daha popüler.


-Yaz aylarında modası hiç geçmeyen, havuzda seks her zamanki gibi yine revaçta. 


-Dirty Talk bu yazın en yeni keşiflerinden! Bu yaz sekste cesaret rüzgarları esiyor. Partnerinizle yapacağınız ahlaksız diyaloglarla, hem modayı takip edebilir, hem de hazzınızı katlayabilirsiniz!


-Public Sex (Kamusal Alanda Seks), yine 2009 yazına damgasını vuranlardan! Ev ya da iş yeri gibi kapalı mekanlardan kendinizi kurtarın. Teraslar, bahçeler, parklar vb. zannettiğinizden çok daha eğlenceli mekanlar olabilirler.


-Kışın kısa bir süre trend olan Ugly Sex, yazla birlikte yerini güzel vücutlara bıraktı. Forma girmiş vücutlar, güzel yüzler, çekici ifadeler bu yaz oldukça moda!


2010 yazı oldukça hareketli geçeceğe benziyor. Seks hayatınızı renklendirmek istiyorsanız, bu önerilere kulak verin.

Şeytanınız bol olsun, Eros bu yaz çükünüzden vursun!

Saturday, July 4, 2009

Dünden Bugüne Türk Gay Tipolojisi, Bölüm 2: SOYLULAR

“Gay her yerde Gay” sözünü yıllar önce ilk kez Dubrovnik’teki bir kilisede, bir ayin sırasında, ağzımdan büyük kubbenin baş döndürücü boşluğuna saldığımda öylesine güçlü bir kahkaha koparacağını hiç düşünmemiştim. Yanımdaki arkadaşlarım bir saniye bile düşünmeden, tam olarak ne söylediğimi anlamış ve ayinin orta yerinde gülme krizine girmişlerdi. Bir kilise korosu düşünün; cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kız, erkek herkes aynı kıyafeti giymiş; ham ketenden dikilme bol, sarı, uzun bir elbise, altında sanki hasırdan, yabani otlardan bağlanarak oluşturulmuş, can yakacağını tahmin ettiğim bir sandalet. Kızlar en basit haliyle at kuyruğu toplamış saçlarını, erkekler bir örnek kısacık, çoğu sarı saçlı. Eller önde bağlanmış, bakışlar tek bir noktaya sabitlenmiş, bütün diyafram hareketini izleyebileceğiniz olağanüstü bir performans. İçlerinden bir tanesi var ki, çok uzak mesafelerden bile kendini belli ediyor böylesine bir tekdüzelikte bile. Her iki gözü, her iki kaşı ayrı ayrı oynuyor. Suretinin en orta yerinde bir cümbüş. Bir noktaya sabitlenmesi gereken o gözler, müthiş bir edayla, inanılmaz bir cilveyle kubbenin altını ışık hızıyla tarıyor; kah hoş bir Alman turistte, kah bir İtalyan güzelliğinde… Dindar bir vücuda hapsolmuş, tombul bir Kylie Minogue dansçısı! Sanırım o an anladım ki, hangi dilden, hangi ırktan, hangi yaşta olursa olsun Gay her yerde Gay; gün gibi ortada ve aşikar mevcudiyeti!


Başka bir ırk gibi gelmiyor değil bana hani zaman zaman bu Gay denen “seçilmişler”. Dünya’nın her yerinde kolayca üretebileceğiniz, 1920’lerin önemli bir Bauhaus tasarımı sanki; ünlü bir teapot adeta. Ölçüsü, rengi, malzemesi belli ve nereye giderseniz gidin bu bilgiler doğrultusunda aynısını imal edebileceğiniz bir endüstri ürünü, bir fabrikasyon. 


İşte biz bu büyük pazarın, Made in Turkey kısmını dünden bugüne incelemeye çalışıyoruz; ,davranış biçimleriyle diğer ülke yapımlarından bir hayli farklılık gösteren, imalat hatası dolu, program dosyalarından bazıları silinmiş, maalesef tam verimli çalışamayan Türk Gayi’ni. İlk grubumuz olan Kardelenler’i biraz geçince sağda, hemen köşe başında bizi şanlı bayraklarıyla Soylular karşılıyor.


İKİNCİ GRUP: SOYLULAR


Adıyla müstesna Soylular’ı genel bir çerçevede tanımlayacak olursak, Kardelenler’in biraz para, biraz da eğitim görmüş hali diyebiliriz aslında. Soylu sözcüğüyle üzerlerine geçirdikleri bu köpükten asalet ise kendi iç çelişkilerini temsil edecektir.


Bir Türk filmi klasiğini kısaca hatırlayalım: Güzel kapıcı kızı, fırsatını bulduğu ilk anda, layık olmadığını düşündüğü o durumdan çıkaracaktır kendini. Çok daha iyi bir hayatı hak ettiğine inanmıştır, haklı ve tutarlıdır da belki kendi içinde. Ancak ne kadar güzel koşullara sahip olursa olsun, yıllarca içine işlemiş o kapıcı kızı olma durumu yakasını bırakmayacaktır bir türlü. Aşırı telafi hissiyle illa ki en üst katta oturmak isteyecektir bu sefer de. Apartmanların zemin ve giriş katlarından nefret edecek, yeni koşullarını herkese gösteren bir beşinci kat dairede oturma eğiliminde olacaktır. Arabası olan bir eşe sahip olmakla yetinmeyecek, illa ki ön koltukta oturmayı isteyecektir bu sefer de. Toplum içinde ne kadar iyi çatal bıçak kullanırsa kullansın, evde bir başına yemeğin başına geçince batıracaktır illa ki ekmeği yemeğine. Üstüne giyindiği bu allı güllü elbise, sapır sapır dökülecektir üzerinden en nihayetinde.


Türk Gayi’nin Soylu tabakası zor da olsa kendini kurtarabilmiştir Kardelenlik’ten. Belki sırf bu yüzden, Kardelenler’i görmeye tahammülü yoktur Soylular’ın. Ona eski hayatını hatırlatacak her şeyden kaçacaktır. Belki hiçbir zaman bir Kardelen olmamıştır ama kazara biraz eğitim alamamış veya ailesinden destek görememiş olsa bir Kardelen olacağını iyi bildiğinden yine de sırtını çevirir bu gruba. Yok saymak, görmezden gelmek ekmeğine yağ çalacaktır Soylu’nun. Eğer yan yana gelirse, muhtemel benzerlikleri ortaya çıkabilir. İki kardeşi yan yan gördüğünüzde daha iyi anlarsınız ya, gerçekten de benziyormuşsunuz dersiniz ya hani, işte o hesaptır Soylu’nunki. 


Bir yabancı dil konuşabilir Soylu; belki okulda öğrenmiştir, belki yabancı bir sevgilisi olmuştur bir zamanlar. Çok hakim değilse de, elinden geldiğince göstermeye çalışır meziyetini. Sırf bu yüzden yabancı dizilere, yabancı kanallara daha aşinadır, Will&Grace, Friends gibi dizileri kolayca takip edebilir. Kardelen Bahar kızlarımız asmalı ağa dizilerine gömüledursun, aklınca Soylu Türk Gayi kendini Will sanmaya, mutlaka en az bir tane sahip oldukları, kendini bilen aptal heteroseksüel kız arkadaşına da Grace muamelesi yapmaya devam edecektir. Bir tane Starbucks kahveyi take away (al çık) yapınca kendini Manhattan’da yaşıyor zanneden Türk Soylu’su, bu çok yakın kız arkadaş kontenjanına fazlasıyla düşkündür. Gay konusunda görmemiş olan bu çaresiz heteroseksüel kızımız da, ona bahşedilen bu sır sanki Dünya’nın en önemli sırrıymışçasına sevinir, bu bilgiyle ne yapacağını şaşırır. Bu kızlarda Gay gördükleri zaman, “hayvanat bahçesinde maymun görünce fıstık atma” refleksine benzeyen bir refleks görülür. “Aaaa, Gay’e bak, canııııııım, ne kadar da tatlı!” gibi şuursuz bir davranış bozukluğu… Bu düşük zekalı kızlar yüzünden kendini gerçekten farklı ve özel sanan Türk Soylu’su ise bu aşırı ilgiden ve mübalağadan ziyadesiyle hoşnuttur. 


Kardelenler’in görünüşlerindeki rahatlığının aksine, dış görünüşleri konusunda Soylular tam bir paranoyaktır. Gay olduklarının anlaşılmadığı konusunda yersiz bir ısrara sahiptirler. Onlara sorsan, son derece erkeksidirler ve efemine hiçbir hareketten hoşlanmazlar. Düşük zekalı yakın kız arkadaş kontenjanının, onu bugüne kadar hiç anlamamış olması, Türk Soylu’sunu sanal bir gerçekliğe iter. Bu şuursuz kızımızın “Ay saçmalamaaaaaa, hiç belli olmuyosuuuuun, deli misin seeeeen, ben bile anlamamıştım yani seniiiii” açıklamalarından cesaret bulan Türk Soylu’su viyak viyak sesiyle hiç efemine olmadığını iddia eder. Dar pantolonları, çapraz çantaları veya koca gözlükleriyle homoseksüel değil, metroseksüel’lerdir aslında. 


Bu çapraz çantalıların yan yana geldiği en önemli etkinlikler bir Ferzan Özpetek film gösterimi veya bir Zuhal Olcay konseridir. Hayatınızda bu kadar çok çapraz çantalı Soylu’yu bir arada kolay kolay göremezsiniz. Kardelenler’in dil yoluyla kurduğu gizli örgütü, Soylular bu tarz sembollerle kurarlar. Aman Allah’ım, Ferzan Özpetek ne kadar da iyi bir yönetmendir! Zuhal Olcay’ın o berrak sesiyle söylediği Gay İlahileri’ne ne demeli! 


Soylular, Gay olma durumunu üzerlerine bir meslekmiş gibi giyerler ve çoğu zaman da mesleki bir deformasyona uğramış olurlar. Üç dört tane doktorun bir araya geldiğinde tıptan başka konu konuşamamaları gibi, Soylular da bir araya geldiklerinde illa ki eşcinsellikten dem vuracaklardır. Şehre güzel bir film festivali gelir, bunlar yalnızca Gay filmlere bilet alırlar, geri kalan filmlerin ne kadar iyi olduğu önemli değildir onlar için. Şehirde onlarca güzel konser olur, bunlar Umay Umay, Zuhal Olcay, Nazan Öncel, yeni yeni Hande Yener dışında pek fazla konsere gitmezler. Bir kitap mı okuyacaklar; mutlaka Gay bir unsur içermelidir. Ya yazarı Gay olmalıdır, ya da ana karakterlerden biri. Yüksek topuklu Murathan Mungan İnsanı’nın yazdıklarında kendilerini bulurlar. Sırf, on dört yaşında, Tadzio adında Polonyalı bir çocuğa aşık oldu diye, adamın bütün evliliklerini, altı çocuğunu görmezden gelerek bir gay ikonu ilan ettikleri Alman yazar Thomas Mann’ın romanlarını okurlarlar en iyi ihtimalle. İçinde Gay unsuru bulunmayan herhangi bir aktivite ilgi alanları dahilinde değildir.


Dekorasyona olan merakları yüzünden İkea’yı Gay bara çevirebilmiş bir topluluktur Soylular. Bunları kol kola olmasa da, kolları birbirine sürte sürte yürürken görebilirsiniz İkea reyonlarının arasında. Akılları evlerinde, gözleri oynaştadır. Sevgilisiyle evi için alış veriş yaptığı sırada bile gözleri dört dönen, onunla bununla kesişmeyi ihmal etmeyen bir gruptur Soylular. Dekorasyon konusunda çok zevkli olduklarını iddia etseler bile, en iyi ihtimalle Philipp Starck’ı biliyorlardır tasarım dünyasından. Bu işlerin beyaz parke, kese kağıdı rengi duvar boyası, bir iki süslü yastıkla olmayacağını idrak etmekte zorluk çekerler. İkea, evlerinin her şeyidir.


Sekse olan düşkünlükleri sadık bir ilişki yaşama şanslarını süratle azaltır. Bunda eleştirilecek bir durum yok belki de; tek eşlilik bir mecburiyet değil, bir tercihtir. Dolayısıyla tercih etmeme gibi bir opsiyon da vardır her zaman. Asıl mesele Soylular’ın bu durum ile barışık olmamalarıdır. Onlara sorsan, hepsi son derece sadık birer aşıktır. Birbirlerini hayatta aldatmazlar. Ağızlarında ağır, ağdalı sözler, büyük büyük laflar olsa da, pratikte çok uzak düşerler bu ütopyadan. Her biri grup seks yapmış olsa da, sorduğunuz zaman hepsi etik dışı bulacaktır. 


Bu yalanlama ve inkar cinsel konuların tamamında kendini gösterir. Cinselliğiyle barışamayan bir Soylu, pasif olma durumuyla hiç barışamaz. Nedense pasif olmak, daha aşağılayıcı ve indirgeyici bir roldür. Ataerkil bir toplumda, rol model anne yetişen bir Gay’in bu zihniyet dışına çıkması oldukça güçtür. Bu aşağılık alışkanlıktan ölesiye utanırlar. İnternet tanışma sitelerinde profillerine yazdıkları da genelde birer adım yukarı kaydırılarak yazılmıştır. Top/Versatile bir adam Top Only yazar mesela… Gerçekten Versatile olan birisinin Top/Versatile yazdığını göreceksiniz. Bottom/Versatile olanların büyük bir kısmı Versatile adı altına sokuverirler kendilerini; böylece o utanılası pozisyondan sıyrılıp, ne idüğü belli olmayan, kaypak bir zeminde soluklanabilirler. Profiline Bottom Only yazanlara ise kesinlikle folloş gözüyle bakabilirsiniz. Eğer bu varsayım içerisine dahil edebiliyorsak, bu kişilerden sıkı birer “fisting” partneri çıkabileceğini düşünüyorum.


Bu inkar, barışamama ve yalanın, penis boyutu konusunda da karşımıza çıktığı bir gerçek. Türk Soylusu, santimetre ile inch birimlerini birbirine karıştıran bir topluluk diye düşünüyorum. Profiline Small yazan birini görmeniz imkansızdır Türkiye’de. Small olanlar Medium, Medium olanlar Large, Large olanlar XL yazarlar her zaman. Bu övünülesi özellik onlara nerden, kimden mirastır bilinmez ama bu kadar ilkel bir övgü kaynağının günümüze kadar sönmeden ışık saçmış olması utanç vericidir. 


Cinsel özgüvenleri penis boyu ile sağlanamamışsa, tesadüfen ellerine geçmiş bir Calvin Klein donla başımıza seks ikonu kesilebilirler. Çekmecelerinde genelde orta kalite pamuklu donlar bulunsa da, bir iki tane, en iyi ihtimalle Calvin Klein dona sahiplerdir. Bu donları çok eskitmeden, özel günlerde kullanırlar. Daha iyi bir marka akıllarına bile gelmez. Bir iki donla sınıf atlayacaklarını düşünürler. Ancak trajikomik olan durum şudur ki, kendilerini içine soktukları bu yanılgıya karşı cepheden daha hızlı düşerler. Partnerlerinin CK don giymesi onların gözünde artı puandır. 


Türk Soylusu’nun bu arada kalmış durumu, basamak atlayayım derken düşüp kafa göz yarmış halleri, yüzünü sözüm ona batıya dönmüş yalpak duruşları, arkadaşlıktan, paylaşımdan kopuk, ellerinde bir cinsel kimlik bayrağı ile yollara düşş olmaları, çift karakterli bir hayat sürdürme politikaları bir hayli endişe verici ve düşündürücüdür. Eşcinsellik onlar için neden bu kadar kafa yorucu bir şeydir bilinmez. Bunun üzerine daha az düşünmek daha yararlı olacaktır. Pasiflikle, efeminelikle, eşcinsellikle, Kardelenler’le, ekonomik gelirleriyle, eğitim düzeyleriyle, sahip oldukları kültürle, bilinçsizlikleriyle, zevksizlikleriyle acilen barışmalı, bunu sindirmeli ve bunun üzerine yeni bir taş koymayı başarabilmelidirler.

Dünden Bugüne Türk Gay Tipolojisi, Bölüm 1: KARDELENLER

Türkiye'yi ziyaret eden yabancılarla yatmaya bayıldıkları halde, genelde İngilizce bilgisi "This is pencil, It is a book" düzeyinde kalan Türk Gayi'ni dünden bugüne gelişim sürecinde ele alalım.


Gay sözcüğünün gerçek anlamından bihaber olan Türk Gayi için, Gay demek çoğunlukla "erkekle yatan erkek" anlamına gelir. Bir kadının Gay olması bile olasılık dışıdır onun için. Gay sözcüğünün aslında Türkçe karşılığı Neşeli'dir. Bir şarkı bile Gay olabilir, veya bir çiçek... Her "erkekle yatan erkek" Gay olmak zorunda değildir. Tarihsel süreçte oğlancı, daha kaba tabirle götcü diye tanımlanan ve aslında Gay'likle hiç ilgisi olmayan bu kaypak mevki Türk Gayi'nin zihninde yankı bulmaz. Ona göre, onunla yatan her erkek Gay'dir.


Bu küçük bilgi eksikliği daha büyük yanılgılara sebep olur. Türk Gayi'ne göre her erkek Gay'dir. Yatmak istediği her erkeğe Gay yaftasını kolayca yapıştırıverir. Bu cılız iddialarına zamanla kendini de inandırır. Hatta daha ileri gider ve kafasında Gay'leştirdiği karakterleri eşleştirir; aslında sevişmelerini izlemek isteyeceği iki kişi ya da ünlü, ona göre çoktan sevgilidir. Bu kişisel fantaziler zamanla toplumsal, çoğu zaman tehlikeli bir alt katman oluşturur: Cehalet.


Korunmaktan anladığı genelde evinin camına demir parmaklık yaptırmak olan Türk Gayi'ni çeşitli kriterlere göre sınıflandırmak mümkündür. Eğitim durumlarına göre, gelir düzeylerine göre, cinsel yönelimlerine göre... Biz burada, daha belirleyici ve daha anlaşılır sınıflandırdığı için ekonomik kriterleri göz önünde bulundurarak bir tablo oluşturmaya çalışalım.


BİRİNCİ GRUP: KARDELENLER


Bu grupta, genelde bodrum kat evlerde oturan, ayakkabı meraklarıyla hiçbir ilgisi olmadığı halde yoldan geçenlerin sadece ayaklarının görülebildiği küçük pencereli bu evlerin, halı döşeli yer kaplamaları ve pembe peluş koltuk dekorasyonuyla övünen, alt gelir grubuna mensup Gay'ler bulunmaktadır. Bu tipler, genelde zayıf olurlar. Feminen tavırlar sergilerler. Evlerinden yükselen müzik genelde, en iyi ihtimalle Sezen Aksu'dur. Bu kalite sırasıyla Yıldız Tilbe, Demet Akalın, Bendeniz hatta Banu Zorlu'ya kadar düşebilir. 


Bu gruptaki Gay'ler genelde çok iyi yemek yaparlar. Gece dışarı çıkmayı, çılgınca dans etmeyi severler. Kollarına taktıkları, dirseklere kadar ulaşan tozluklarından, leğen kemikleri gözüken ince bellerinden düşen bol pantolonlarından, uçuk saç modellerinden veya görkemli takılarından bunları hemen tanımak mümkündür. Mutlaka sigara içerler. Alkol ise paraları olduğu sürece damarlarındadır. Bu gruptaki Gay'leri barda tanımakta zorlansanız bile en kötü ihtimalle bar çıkışı tanırsınız. Soğuk havada bile vestiyer parası vermemek için incecik kıyafetlerle girer çıkarlar. Bardan sallanarak, merdivenlerden yüksek sesle konuşarak, hatta bağırarak inerler. El kol hareketleri kontrolsüzdür. Ya sağa sola çarparlar, ya da en iyi ihtimalle birbirlerine vurup gülüşürler.


Oldukça duygusal ve yardımseverlerdir. Anadolu'da bulunan ailelerinin genelde onlara sırt dönmesiyle, birbirlerine kenetlenmiş bir tabakadır bunlar. Birbirlerinin her işine koşar, evini, yemeğini, kıyafetini kolayca paylaşır, bir nevi Gay dünyasında komünist bir hayat sürerler. "Gay'e Gay'den dost olmaz" deyişinin de istisnaları mutlaka bu gurupta görülür. 


Eğitim seviyeleri de gelirleriyle beraber oldukça düşüktür. En iyi ihtimalle meslek lisesi bitirebilmiş, kuaförlük, takı tasarımcılığı gibi bir altın bilezik takabilmişlerdir kollarına. Gay Dili'nin en yaratıcı örneklerini bu grup gösterir. Abla, lubunya, koli gibi kendilerine has dilleriyle adeta gizli bir örgüttür. Bu gruba diğer gruplar genelde sırt dönerler. Bu gruba en yakın topluluk ise travesti ve transeksüellerdir.


Dine en düşkün grup bu gruptur. Anadolu'dan geliyor olmalarından kaynaklanan bir din kültürü mevcuttur. Ramazan Ayı'nda içki içmeyebilirler. 


İnterneti çok sevmeseler de bazen Gay sitelerinde profil oluştururlar kendilerine. Takma adlarından hemen kendilerini ele verirler. Hiç anlayamadıysanız, profillerindeki Türkçe Müzik şarkı sözlerinden hemen tanırsınız bu gruba mensup olanları. Genelde kadersiz, talihsiz, çaresiz şarkı sözleri dillerinde marş, profillerinde nakıştır.


Duygusal ilişkilerde çok verici oldukları halde, neden hep başarısız olduklarını bir türlü anlamazlar. Hepsi bir gün, çok yakışıklı, zengin, karizmatik bir adamın kendilerine aşık olacağına, beraber güzel bir evde yaşayacaklarına inanırlar. Pembe panjur hayali kadar saf değillerse de bir adım geridedirler bu ütopik düşünceden. Rol model olarak annelerini aldıkları için genelde başarısız ilişkiler kurarlar. Tamamen annelerinden gördükleri kadarıyla - iyi yemek, hanımlık, yatakta sadık eş - hareket ederler ve sonunda elbette hayal kırıklığına uğrarlar. Annelerinin babalarına tutturduğu dikişi neden bir başkasına tutturamadıklarını bir türlü anlayamazlar. İlişkileri erkek ile erkek yerine kadın ile erkek formatında gelişir. Bu feminen hallerinden beklenmeyecek şekilde bazen sekste aktif rol üstlendikleri de görülebilir.


İçlerinde şanslı olanlar, bazen Cihangir'den bir bodrum kat tutabilirler kendilerine, hatta bir kedileri bile olabilir. Bir köşede tütsü alabilcek kadar paraları vardır. Genelde sandal kokusunu tercih ederler. Ucuz bir kasetçalardan, ucuz bir DVD player'a - Show ya da Voxline - geçebilmiştirler. Bazen çok sevdiği sanatçıların orjinal CD'lerini alabilirler ama yalnızca bir iki tane. Genelde poşet poşet CD'ler bulunur bir köşede. 


Bu grupta yaş ortalaması düşüktür. Genelde 25 yaş altı bir kitle bu gurubu oluşturur. Belli bir yaştan sonra ne oldukları ise tam bir muammadır. Belli bir yaşa gelince birden gözden kaybolurlar. Bir kısmı travestiliğe geçmiş olabilir, bir kısmı Anadolu'ya geri dönmüş olabilir. Genç yaşta ölenler olabilir, sınıf atlamış olmaları da mümkündür. Belki hayalleri bir eksik - zengin ama karizmatik veya yakışıklı olmayan koca- gerçekleşmiş olabilir. 


Heteroseksüel erkeğin varoşu bir şekilde kabul edilebilir. Keza kadının varoşu da ne kadar varoş olursa olsun, annedir, ev hanımıdır, bir yere kadar sınırlar dahilindedir. Ancak Gay'in varoşu, en beteridir.